Mesnevi - Dua
Genç bir âbid her gece kalkıp Allah’ı zikreder, O’na dua ederdi. Bir gün şeytan ona dedi ki:
– Ey Allah’ı çok zikreden kişi, bütün gece Allah deyip çağırmana karşılık seni buyur eden var mı..? Sana bir tek cevap bile gelmiyor, daha ne zamana kadar dua edeceksin..?
Adamın gönlü kırıldı, başını yere koydu ve uyudu. Rüyasında ona söyle denildi:
– Kendine gel uyan..! Niye duayı, zikri bıraktın ki..? Neden usandın..?
Adam:
– ‘Buyur’ diye bir cevap gelmiyor ki..! Kapıdan kovulmaktan korkuyorum, dedi.
Bunun ona üzerine dendi ki:
– Senin Allah demen, O’nun buyur demesi sayesindedir.
– Senin yalvarışın, Allah’ın senin ruhuna haber uçurmasındandır.
– Senin çabaların, çareler araman, Allah’ın seni kendine yaklaştırması, ayaklarındaki bağları çözmesindendir.
– Senin korkun, sevgin, ümidin Allah’ın lütfunun keremindendir.
– Senin her ‘Yarabbi’ demenin altında, Allah’ın “buyur” demesi vardır.
Gâfiller, câhiller, câniler, bu duadan uzaktır.
Çünkü ‘Yarabbi’ demeye izin yok ona. Ağzında da kilit vardır, dilinde de. Zarara uğradığı zaman, ağlayıp, sızlamasın diye Allah ona dert, ağrı, sızı, gam, keder vermez. Bununla anla ki,
Allah’a dua etmeni, O’nu çağırmanı sağlayan dert, dünya saltanatından çok ama çok daha iyidir.
Dertsiz dua soğuktur. Dertliyken yapılan dua gönülden, taa derinden kopar…
Mevlana-Mesnevî
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder