Hz.Osman R.A.
OSMAN BİN AFFAN (Hz. OSMAN)
Ashâb-ı Kirâm’ın en büyüklerinden ve Peygamberimizin sav damadı, üçüncü halifesi ve cennetle müjdelenen (Aşere-i Mübeşşere) 10 sahabeden biridir.
Hz. Osman, ilk müslüman olanların beşincisidir. Müslüman olmadan önce ticâret ile uğraşırdı. Zengin bir tüccâr olup, mükemmel ve zarif bir cemiyet insanı idi. Kabilesi arasında geniş bir çevresi ve büyük itibarı vardı. İslâmiyet gelmeden önce Hz. Ebû Bekir ile yakın arkadaş ve dost idi. Ona karşı içten bir sevgi duyar, iş husûsunda da görüşüp konuşurlardı. O da, Hazreti Ebû Bekir gibi cahiliye devrinin kötülüklerinden uzak durmuştur. Hz. Ebû Bekir müslüman olduktan sonra, Hz. Osman’da onun teşviki ile müslüman oldu.
Hz. Osman, Bedir Savaşı hariç bütün savaşlarda bulundu. Hudeybiye antlaşmasında Mekke’ye elçi olarak gönderildi. Tebük seferinde onbin kişilik İslâm ordusunun, bütün ihtiyâçlarını karşılayıp donattı. Ayrıca bin altın da para yardımında bulundu. Bütün malını İslâmiyetin yayılması, insanların kurtulması, saâdete kavuşması için Allah yolunda harcadı. Müslüman olduktan sonra,diğer müslümanlar gibi o da çeşitli işkencelere uğradı. Bilhassa amcası tarafından çok işkence yapıldı. Müslüman olduğu için amcası, onu ip ile belinden ağaca bağlayıp, yoruluncaya kadar kırbaç ile döverdi. O bütün işkencelere sabreder hep Kelime-i Şehâdet okurdu.
Peygamberimizin sav, vahiy kâtiblerinden idi. Güzel yazar, güzel konuşur ve çok kuvvetli bir hatîb idi. Dâima Kur’ân-ı Kerîm okurdu.
Hz. Ömer’in şehîd edilmesinden sonra Hz. Osman halife oldu. Ashâb-ı kiram ona bîat ettiler. 12 sene hilâfet makamında kalan Hz. Osman, cesur idi. Hiçbir felâket karşısında sarsılmamıştır. Bunun için halifeliği de başarılı geçmiştir. Bilhassa halifeliğinin ilk yılları, İslâm târihinde altın bir devir teşkil eden Ebû Bekir ve Ömer ra devirlerinin bir devamıydı. Devrinde bir çok fetihler yapılmıştır. Horasan, Hindistan, Maverâünnehir, Kafkasya, Kıbrıs adası ve kuzey Afrika’nın bir çok yerleri, Onun devrinde İslâm topraklarına katılmıştır.
Hz. Osman, millete çok toprak kazandırarak ziraatı geliştirip, bağlar, meyve bahçeleri yetiştirdi. Kuyular kazdırıp, kanallar açtırdı. Arabistan’ın kuru toprakları onun zamanında en bereketli yerler gibi olmuştu. Emniyet ve huzûr da böylece meydana gelmişti. Hanlar, misâfirhâneler yapılmıştı. Ticâret ve nakliyatta kolaylık da, bunlara bağlı olarak gelişmişti. Mal, servet artıp iş hayatı canlandı. Onun zamanında Medine’de tarla sürmeyen, bağ yetiştirmeyen kimse kalmadı. Bu bereketi ve huzûru gören Ashâb-ı Kiram, Hz. Osman’ı çok takdîr ettiler. Onun hizmetlerinden biri de Hz. Ebû Bekir’in bir araya toplattığı Kur’ân-ı kerîm nüshasından, altı nüsha daha yazdırıp, büyük İslâm merkezlerine göndermesidir. Bu bakımdan O'na; “Nâşir-ül-Kur’ân” (Kur’ân'ın yayıcısı) denilmiştir.
Medine’ye hicret ettiği ilk günlerde şehirde su sıkıntısı çekiliyordu. Rume kuyusundan başka içecek su yoktu. Bu kuyu ise bir Yahudiye âit olup suyunu satardı. Resûlullah aleyhisselâm; “Rume kuyusunu, kim satın alır, kendi kovasını müslümanların kovası ile beraber tutarsa, Cennetteki kovası bundan hayırlı olur.” buyurdular. Hz. Osman kuyuya varıp, Yahudi ile pazarlık etti. Yahudi kuyunun hepsini satmadı. Hz. Osman'da, nöbetleşe bir gün kendisinin, bir gün Yahudinin olmak üzere yarısını satın aldı. Hz. Osman kendi nöbet gününde kuyuyu müslümanlara serbest bırakırdı. Yahudi, nöbetinde suyu para ile satardı. Müslümanlar Hz. Osman’ın nöbetinde iki günlük sularını alır, Yahudinin nöbetinde kuyunun yanına uğramazdı. Yahudinin işi böylece bozuldu. Sonra; “Yâ Osman, işimi bozdun” deyince Hazreti Osman kuyunun diğer yarısını da aldı. (İlk yarısını onikibin dirheme almıştı, ikinci yarısını sekizbin dirheme aldı. Hepsini sebil etti.)
ŞEHADETİ
Hilâfeti zamanı olan oniki senesinin ilk altısı, refah ve rahatlıkla geçti, hilâfetinin son altı senesi karışık ve gürültülü geçti. Yahudiler ve diğer İslâm düşmanları, çeşitli ihtilaflar çıkararak, fitne ve fesadı yaymak teşebbüsüne geçtiler. Fitnenin ve fesadın en büyük kaynağı Mısır’da idi. Buradaki fitne hareketini; Yemenli bir Yahudi olan Abdullah İbni Sebe adındaki bir münâfık yapıyordu. Her tarafa yerleştirdiği adamları ile temas halinde olup, fitnenin yayılması için her yola başvuruyordu.
Kurduğu gizli teşkilâtla, cahil ve başı boş Mısır kıbtilerini aldatarak bir çapulcu alayı topladı. Âsîlerden onüçbin kişi, Medine-i Münevvere şehrini sarmağa kadar ileri gidip, halifeye, hilâfetden çekilmesini teklif etmişlerdir. Osman ra ise, “Server-i âlemin, aleyhisselâm, bana giydirdiği elbiseyi, elimle çıkarmam..” buyurdu. Fakat, âsiler ikna edilemedi. Hicretin 35. senesinde Medine’ye gelerek, Hz. Osman’ın evini kuşattılar. Muhasara, kırk gün devam etti. Hz. Hasan ve Hüseyin ile Talha ra, halifenin kapısında nöbet tuttular.
Eshâb-ı kiramın büyüklerinden Abdullah bin Selâm hazretleri buyuruyor ki: Muhasarada bulunan Hz. Osman’ı ziyâret etmek üzere yanına gittim. Selâm verdim. Hz. Osman selâmımı aldı. Oturdum, az sonra Hz. Osman; “Kardeşim bu gece rüyamda şu pencereden Resûl-i Ekrem’i gördüm, bana”;
“Osman seni muhasara ettiler öyle mi?” diye sordu. Ben de “Evet yâ Resûlallah” dedim. Resûl-i Ekrem “Seni susuz bıraktılar, öylemi?” diye tekrar sordular. Ben de “Evet yâ Resûlallah” dedim. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem bana bir bardak su verdi ve ben de o suyu içtim. Hatta soğukluğunu göğsümde duyarcasına kandım. Sonra Resûl-i Ekrem bana “İstersen seni onlara galip getirelim, istersen iftarı bizim yanımızda yap..” buyurdu. Ben de Resûl-i Ekrem’in yanında iftarı tercih ettim” dedi.
Asiler, komşu duvarından aşarak içeriye girdiler. Hz. Osman ra, oruçlu olup, Kur’ân-ı Kerîm okuyordu. Âsiler Hazreti Osman’ın üzerine saldırıp şehîd ettiler. Hz. Osman’ın şehîd edildiği esnada; “Yâ Rabbi Ümmet-i Muhammed arasındaki tefrikayı kaldır ve kendilerini birleştir!” diye üç kere duâ etti. Abdullah bin Selâm diyor ki: “Hz. Osman o şekilde duâ etmeseydi, kıyâmete kadar müslümanlar bir araya gelemezdi.”
Hz. Osman’ın şehîd edilme haberi, İslâm ülkesinde geniş üzüntüler uyandırdı. O, dâima adâletli davrandı. Müslümanların rahatı için büyük titizlik gösterdi. Hz. Osman ra şehîd olunca, bütün müslümanlar Hz. Ali’yi halife seçtiler. Hadîs-i şeriflerde Hz. Osman hakkında buyuruldu ki: “Her peygamberin cennette bir arkadaşı vardır. Benim arkadaşım da Osman’dır.”
Muhtaç olanlara bol bol yemek yedirir, kendisi de evde sirke ile zeytinyağı yerdi. Halîfe iken, deveye binince kölesini de arkaya alır, böyle yaptığı için çekinmez sıkılmazdı. Kabristana uğradığı zaman oturur, ağlardı. Öyle ki sakalı ıslanırdı.
Hz. Osman, Peygamberimizden sav 146 hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden;
“En hayırlınız Kur’ân-ı kerîmi öğrenen ve öğretendir.”
“Bir kul her gün sabah ve akşam şu duâyı üç defa okursa, o kimse
zararlardan korunur. “Bismillâhillezî lâ yedurru maasmihi şey’ün fil
ardı ve lâ fissemâi ve hüvessemiulalîm”
“Dünya malı için üzülmek kalbe zulmet, ahiret için üzülmek ise
kalbe nurdur.”
Hz. OSMAN R.A. SÖZLERİ
"Allah nasip etmeyeceği şeyin hayaIini kurdurmaz.”
“Sen ferahladığın zaman, kıskanç kimsenin kedere boğulması ne büyük intikamdır.”
“Cenab-ı Hak, Kur'an’da dünyaya ne kadar değer verdiyse, Siz de ona, o kadar değer verin.”
“Benim için en kötü ve en uğursuz gün, içinde Kuran'ı Hakime hiç bakmadığım gündür.”
“İyilerle dost ol ki, kötülerden emin olasın.”
“Cenab-ı Hakk'dan başka hakiki sığınak yoktur.”
“Öldükten sonra dirilecek insanların hesaba çekileceğini bildiği halde mal biriktirene, cehennemdeki ızdırabı bilerek günah işleyene hayret ederim.”
“Ecel gelip çatmadan yapabileceğiniz iyiliği hemen yapınız.”
“İçkiden kaçının, zira her kötülüğün anahtarı içkidir.”
“Sabredin, yoksa pişman olursunuz.”
ALLAH ONDAN RAZI OLSUN.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder